Günümüzde kimle konuşuyorsak konuşalım, dönüşüm, değişim gibi kavramları mutlaka kullandıklarını gözlemliyorum. Bir yanda hızlı dönüşüyorken diğer yanda dönüşmek isteyip dönüşemeyen kurumlarımızın sayısında artış var.
Dünya hızla değişiyor, 2030 yılı için fütüristler ve global danışmanlık şirketleri pek çok farklı senaryo önümüze koyuyor. Bazı senaryolar daha iyimserken, bazıları dijitalleşen dünyada insanın yerini makinelerin, yapay zekaların alacağı yönünde fikirler ortaya atıyor.
Hepimiz dünyanın daha yaşanabilir, daha güzel bir yer olmasını istiyoruz. Önümüzdeki 12 yıllık sürede aslında buna katkı sağlamak bizlerin elinde.
Dijital dönüşüm yolculuğu tüm sektörlerde “olmazsa olmaz” haline gelen ve çok ciddiye alınması gereken bir süreç. Türkiye’deki şirketlerin ihtiyaçlarını doğru belirlemeleri, yatırımlarını bu ihtiyaçlar doğrultusunda doğru bir stratejik plan çerçevesinde yapmaları, geleceğin ekosistemi nereye götürdüğünü doğru tahlil edebilmeleri ve dijital dönüşüm sürecini geliştirerek ülkemize değer katacak unsurlar yaratabilmeleri gerekiyor.
Dijital dönüşüm hiçbir zaman bitmeyecek, her kurumun kendi sektörü dâhilinde her geçen gün daha iyiye götürmesi gereken teknolojik ve dijital unsurlarla karşı karşıya olduğu “dijitalleşme” odaklı bir çağda yaşıyoruz.
HBR Türkiye, 500 küresel şirketi kapsayan ve S&P 500’ü temel alan bir araştırmayı incelediğinde şu sonuca ulaşmışı: En başarılı dönüşümlere öncülük eden, yeni gelişen pazarlara girebilmek için yeni ürünler, hizmetler ve iş modelleri yaratan şirketlerin sahip olduğu bazı ortak temel özellikler ve uyguladığı benzer stratejiler var.
Dijital dönüşüm ajandasının başarılı bir şekilde yürütülebilmesi için organizasyonun her seviyesinde tutarlı bir farkındalık yaratmak ve kültürel değişim ajandasını aktif olarak yürütmek oldukça kritik.
Dönüşümün hızını göz önünde bulundurduğumuzda sektörel ve teknolojik gelişmelere hızlı bir şekilde cevap verebilmek önemli.
İş dünyasıyla ilgili çoğu liste; şirketleri, gelir gibi geleneksel ölçütlere ya da “yenilikçilik” gibi öznel değerlendirmelere göre analiz ediyorken, HBR Türkiye derecelendirmesi, liderlerin şirketleri stratejik olarak yeniden konumlandırma yeteneklerini değerlendiriyor. Konuya TÜSİAD’ın raporları ile bir açıdan bakıldığında hemen hemen benzer sonuçların elde edilmesi güvenilirlik ve geçerlilik açısından gayet güzel.
Dönüşmeye çalışan birçok şirket başarısız oldu. Bunun yaygın sebeplerinden biri, liderlerin dönüşüme, eski bir şirketin yeni hale geldiği monolitik bir süreç olarak yaklaşması. Bu pek çok pratik sebepten dolayı işe yaramıyor. Örneğin, gazete üreten bir kuruluş, sadece dijital içerikli bir şirket kurmak için temel becerilere sahip olmadığı gibi aynı zamanda bildiği ve sevdiği işi korumak için yeni olanı benimsemeye direnç de gösterebilir.
Başarı, yeni büyüme alanına aktif olarak yatırım yaparken ana faaliyet alanını yeniden konumlandırabilmeyi gerektiriyor. Yani kuruluşlar, dahil olma uğruna kendi değerlerini, kimliklerini ya da hedeflerini terk etmemeli…
Endüstri 4.0 Çağında Dönüşüm Nasıl Olmalı?
- Kurumlar dönüşümden korkmamalı, onu öğrenmek ve işlerine adapte etmek için ciddi çabalamalı,
- Kurumlarda İK ve bilişim departmanları birbirinden bağımsız olmamalı, aynı dili konuşmalı,
- Firmalar,sürdürülebilir ilerlemeye odaklanıp esas işlerini boşlamamalı,
- Günümüz teknoloji çağında takipçi değil öncü olmak gerekiyor,
- Firma içi ve firmalar arası işbirlikleri geliştirilmeli, yeni iş modelleri oluşturulmalı,
- İşleri tamamen dijitale aktarmak yerine, destek sistem olarak kullanılmalı,
- Tüketicilerin veri güvenliğine her zamankinden daha fazla önem verilmeli,
- Yapay zeka kullanılarak çalışan deneyimini geliştirmenin yaratıcı yolları aranmalı,
- Standart veriden ziyade rakiplerin aklına gelmeyen daha farklı veriler toplanarak iş süreçleri geliştirilmeli,
- Endüstri 4.0 çağında yapılabilecek en önemli eylem ise, günlük rutinden kafayı bir süre kaldırıp hayal etmeye odaklanmalı….